Kurban Özel Bölüm

Alınan Hayvanın  Kesilmemesi

Soru: Kurbanda kesilmek üzere alınan hayvan kesilmeden kurban günleri geçerse, ne yapmak gerekir?
Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Kurban bayramında kesilmek üzere satın alınmış olan kurban hayvanı, kesilmeyip de kurban kesme günleri geçmiş bulunsa, o hayvanın, mevcut ise bizzat kendisini, ölmüş ise kıymetini fakirlere sadaka olarak vermek gerekir. Ertesi seneye bırakılmaz.

 

Gayr-i Müslim Ülkede Kurban Kesilir mi?
Soru: Ben gayr-i Müslim bir ülkede yaşıyorum. Maddî açıdan ilk defa bu sene kurban kesme imkânım var. Böyle bir ülkede kurban kesilir mi?
Bu kurbanın etini sadece aile fertleri yese caiz olur mu?

Cevap: O ülkede yaşadığınıza göre, şu anda orası sizin ikâmet ettiğiniz yer (vatan-ı ikâmet) oluyor. Böyle bir yerde, namaz, oruç, zekât ibâdetlerini yerine getirdiğiniz gibi, kurban da kesebilirsiniz, kesmelisiniz; çünkü o da bir ibadettir. Kestiğiniz kurbanın etini sadece aile fertlerinin yemesinde dînî açıdan bir mahzur söz konusu değildir. Kurban etinin üçe taksim edilip bir bölümünün fakirlere, bir bölümünün akraba ve dostlara dağıtılması bir bölümünün de ev halkıyla yenilmesi tavsiye edilen bir faziletli davranıştır. Nitekim hane halkı kalabalıksa, tamamının o evde tüketilmesinin sakıncalı olmadığı da yine fakihlerin tavsiyesi cümlesindendir. (2)
 

Hangi Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?

Bilindiği üzere kurban bir ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
-İki veya bir gözü kör olan,
-Aşırı derecede zayıf olan,
-Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
-Kulağının, kuyruğunun veya tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
-Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş olan,
-Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
-Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
-Burnu kesilmiş olan,
-Dilinin çoğu kesilmiş olan,
-Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle kusuru olan hayvanları kurban etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık satın alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür. (Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor :
"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Kim önce kurban keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği kurban olmaz.''(15)
Kaynak: 15- Buhari, Adâhî, 1.
 

Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa bir teşekkürdür.

Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı

Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.

Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.

Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:


"İbrahim 'Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?' dedi. (İsmail) Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona (İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır." (1)
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenab-ı Hak, İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.


İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak bize intikal etmiştir.

Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban" kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.


"(Ey Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti : "Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'' dedi. (3)

Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.

Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur :
"Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(4)

Kurban, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder.

Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek midir?

Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz."(5)

Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."(6)

Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle demiştir :
"Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)

Kurbanın Hükmü

İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.

İmam Azam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8) âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.

Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)

Kurbanın hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.
1- Saffât, 100-111.
2- Hacc, 37.
3- Maide, 27-28.
4- Buharî, Bedülvahiy, 1.
5- Hacc, 36.
6- Tirmizî, Adâhî, 1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
7- Müslim, Adâhî 3, İbn Mâce, Adâhî, 2.
8- Kevser, 2.
9- İbn Mâce, Adâhî, 2.
10- Mebsût, c. 12, s. 8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
11-Müslim, Adâhî, 7.
12- Ahmed b. Hanbel.
13- Bedayiu's-sanayi, Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
14- Reddülmuhtar, c. 5, s. 309.
15- Buhari, Adâhî, 1.
16- Müslim, Hac, 19.
17- Et-Tergib ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
18- Ebû Davût, Salat, 245.
19- Mecmeu'zevâid, Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.
-------------------------------------------------------------------------------Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergisi 2000 Mart'dan yararlanılmıştır
 

Kurban borcu düşer mi?

Soru: Geçen yıl kurban kesecek durumda olmamıza rağmen kurban kesmemiştik. Şimdi maddi durumum iyi değil. Kurban borcum üzerimden düşer mi?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Kurbanın vacip olmasında kurban kesme günlerinin sonu muteberdir. Size geçen yıl kurban vacipti. Şuan ki durumunuz borcu üzerinizden düşürmez. Kurbanın kazası olarak, bedelini Müslüman bir fakire vermelisiniz.
 

Kurban Kimlere Borçtur?

Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban vacip değildir.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.

İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.

İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)
Kaynak: 14- Reddülmuhtar, c. 5, s. 309.
 

Kurbanın Vakti Ne Zamandır?


Kurban, eyyâm-ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir.

Onuncu gün kesmek daha faziletlidir. Zilhiccenin onuncu günü ikinci fecir doğmadan önce kurban kesmek câiz değildir. İkinci fecirden sonra Zilhiccenin on ikinci günü güneş batıncaya kadar geçen zaman içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak geceleri kesmek mekruhtur.

Bayram namazı kılınan yerlerde, imam bayram namazında iken veya teşehhüd miktarı oturmadan önce kurban kesilmesi caiz değildir, Selâm verdikten sonra ise kurban kesilebilir. Bayram namazı kılınmayan yerlerde ikinci fecrin doğumundan sonra kurban kesilebilir. (1)
Kurbanda ortaklık ve şartları


Soru
: Kurban hayvanına kaç kişi ortak olabilir ve ortaklarda olması gereken şartlar nelerdir? Ortak kesilen hayvanın etinin taksimi nasıl yapılmalıdır?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Koyun ve keçi bir kişi adına kurban edilebilir. Sığır ve deveye ise birden yediye kadar kişiler ortak olabilir. Yedi kişiyi geçmemek şartıyla ortakların tek veya çift olmalarında bir fark yoktur. Ortakların hisselerinin eşit olması şart değildir. Yeter ki her ortağın hissesi en az yedide bir veya katları olsun. Sekiz kişi bir sığıra ortak olamaz. Çünkü her bir ortağın hissesi en az yedide bir olmalıdır. İki kişi iki koyuna ortak olabilir. Biri, biri adına, diğeri de öbürünün adına kesilir.

Ortaklıkta bulunması gereken şartlar şunlardır: Bütün ortakların Müslüman olmaları, hepsinin kurban niyetiyle ortaklığa katılmaları, her birinin ortak kurbanda en az yedide bir hisseye sahip olmaları…

Et yeme maksadıyla ortaklık kurulursa veya birisi et yeme maksadıyla ortaklıkta bulunursa, hiç birisinin kurbanı yerine gelmiş olmaz. Fakat kurban türlerinin aynı olması şart değildir. Yani bir kısmının vacip kurbanına, bir kısmının da sünnet, nafile veya akika gibi değişik kurban türlerine niyet etmesi caizdir. Ancak bütün ortakların aynı tür kurban için ortak olmaları müstehaptır. Kurban kesildikten sonra et, tartı ile eşit şekilde paylaşılmalıdır (Bedayi: 5/71-72, Damad: 2/521), ortaklar göz kararı ile ayıramazlar. Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilecek olursa, bunun etini taksim etmeleri gerekmez. Diğer taraftan ortaklaşa kurban kesenler, kurban etini tamamen yoksullara dağıtacak veya bir kuruma verecek olurlarsa, bu takdirde de kurban etini taksim etmeleri gerekmez.

Satın aldıktan sonra kurbana ortak almak

Soru: Tek başına kesmek niyetiyle kurban alan bir kimse, daha sonra başkalarını kurbanına ortak alabilir mi?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Alabilir, fakat bu mekruhtur. Çünkü bu kimse ahdini, sözünü bozmuş sayılır. Bu durumda en güzeli, bu kimsenin ortaklarından aldığı hisse tutarlarını sadaka olarak fakirlere vermesidir.

Fakat bu durumdaki kimse fakir ise, bir görüşe göre başkalarını ortak edemez. Çünkü yükümlü değilken onun keseceği bu kurban, bir adak kurbanı derecesindedir. O kimse, bu kurbanı almakla kendisine vacip kılmıştır.

Bir kimsenin daha sonra başkalarını ortak etmek niyetiyle tek başına kurban alması caizdir. Bu kimse şayet ortak bulamazsa bile tek başına keser, caizdir.

Adak niyetiyle ortak olmak

Soru: Adak kurbanı veya velime (evlilik ziyafeti) niyetiyle bir sığıra ortak olunabilir mi?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Evet, adak kurbanı niyetiyle veya şükür ve sünnet kastıyla velime (düğün ziyafeti) için bir sığıra ortak olunabilir, caizdir.

Kaza kurbanı niyetiyle ortak olmak

Soru: Ortaklardan biri geçen senenin kurbanına niyet etse, bu ortaklık geçerli olur mu?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Geçerli olur. Yalnız kaza niyetiyle katılan ortağın kurbanın etinden faydalanması caiz değildir. Tamamını fakirlere dağıtması gerekir.

Kurban Etinin Taksimi

Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.

Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.

Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.

Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir.

Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergisi 2000 Mart'dan yararlanılmıştır. 

Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?

Bazı kimseler hemen her yı1 kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Yalnız kurban kendisine vacip olan kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir sebeble kurban günlerinde kesmez veya hiç kurban satın almaz ise kurban günleri geçtikten sonra, bu kimse kurbanlık hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak verir. Satın alıp kesmediği kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban günleri geçtikten sonra daha önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.

Kurbanı kesebiliyorsa kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması, başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir.(16) Şayet kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek suretiyle kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur. Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :
"Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17) buyurmuştur.

Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu haramdır, günahtır. Bir ibadet yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını mezbahalarda kestirmelidirler.

Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş, hem de daha iyi değerlendirilmiş olur.

Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergisi 2000 Mart'dan yararlanılmıştır
 

Kurbanlık hayvanlar ve bu hayvanlarda aranan şartlar:

Kurban edilecek hayvanlar, koyun, keçi, sığır, manda ve devedir.

Vahşi hayvanlardan kurban etmek caiz değildir. Çiftleşen hayvanlardan doğan yavrunun annesi ehlî ise erkeği vahşî'de olsa bu yavrudan kurban etmek câizdir. Çünkü hayvanlarda yavru anneye tâbidir.

Koyun ve keçinin bir yıllığı kurban edilir. Ancak altı ayını doldurmuş olan kuzu annesinden ayırdedilemeyecek kadar gösterişli ve semiz ise kurban edilebilir. Oğlak için bu durum geçerli değildir.

Sığır ve mandanın iki, devenin ise beş yaşında olanı kurban edilir.

Koyun ve keçi bir kişi adına kurban edilebilir.

Sığır ve deveye ise birden yediye kadar kişiler ortak olabilir. Ancak ortaklardan her biri müslüman olmalı ve kurban niyetiyle ortaklığa girmiş bulunmalıdırlar.

Et yeme maksadıyla ortaklık kurulursa veya birisi et yeme maksadıyla ortaklıkta bulunursa hiç birisinin kurbanı yerine gelmiş olmaz. Sığır veya deveyi kurban etmek üzere ortaklık kuranlardan her birinin vacip olan kurban niyyetleri şart değildir. Ortaklardan bazısı vacip olan kurban, bazıları nafile, bazıları keffâret kurbanı, ceza kurbanı, Hacc-ı temettü veya Hacc-ı kıran kurbanı, akîka kurbanı gibi değişik niyetlerle oraklıkta bulunabilirler.

Kurban kesildikten sonra et, tartı ile eşit şekilde paylaşılmalıdır.

Yaradılıştan boynuzsuz, burma, yenini yiyebilen delirmiş hayvan, çok zayıflamamış olan uyuz hayvan, yaradılıştan kulakları küçük olan hayvan, dişlerinin azısı düşmüş veya dişleri olmadığı halde yemini yiyebilen ve otlayabilen hayvanlardan kurban etmek câizdir.
Bir veya iki gözü kör, kemiğinde ilik kalmayacak kadar zayıflamış, kesileceği yere gidemeyecek derecede topal, kulak veya kuyruğunun yarıdan fazlası kesilmiş veya kopmuş, boynuzunun çoğu kırılmış, memesi kesilmiş, yavrusunu emziremeyen, memesi kurumuş veya memelerinden birisi sütten kesilmiş olan koyun-keçi ile, ikisi sütten kesilmiş sığır-deve, dört ayağından biri kesilmiş olan hayvan, burnu kesilmiş, pislik yiyen hayvanlar etindeki pislik temizleninceye kadar tutulmamış ise kurban olmazlar. (1)
Bu konuda ulemadan bazıları şöyle bir genel kaide koymuşlardır: "Hayvandan tam olarak, güzelce istifadeye mani olan her kusur kurbana manidir." Kusur bu durumda değilse kurbana mani değildir. Kurbana mani olan bu kusurlar zengin içindir. Zengin, kurban edeceği hayvanı bu kusurlardan biri bulunduğu halde satın alırsa veya satın aldıktan sonra bu kusurlardan birisi meydana gelirse bu hayvanlar kurban edilemez. Fakir için ise her hâlükârda kesmek câizdir.

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi

Kurbanlıktan Nasıl Faydalanılır?

Kurbanlıktan tüylerinin kırpılması ve sütünün sağılması suretiyle faydalanmak mekruhtur.

Eğer kırpılmış ise tüyü ve sütlü ise sütü sağılıp tasadduk edilir.

Hatta karışmasın diye alâmet olmak üzere alman tüyleri bile tasadduk etmek gerekir.

Eğer kullanılmış ise parası tasadduk edilir.

Kurban kesildikten sonra derisi satılmış ise parası tasadduk edilir. Ancak deriden mest, seccade vb. şekilde istifâde edebileceği gibi eve demirbaş eşya almak üzere satmakta da bir sakınca yoktur.
Kurbanın eti konusunda en faziletli tutum üçte birini tasadduk, üçte birini dostlara ikram, üçte birini de evde alıkoymaktır.

Kurbanlık yapmak üzere satın alınan bir hayvan satılıp yerine başka bir hayvan almak câizdir. Eğer paradan arta kalan olursa tasadduk edilir.

Kurbanlığa binmek, onunla yük taşımak veya herhangi bir iş için ondan istifade etmek mekruhtur. Eğer hayvan kullanılır ve değeri noksanlaşırsa eksilen kıymeti tasadduk etmek gerekir. Kiraya verilmiş ise kiradan elde edilen para da tasadduk edilir.

Kurbanın eti, yağı, başı, tüyü, sütü vb.lerinin satışı câiz değildir. Eğer satılmış ise tasadduk etmek gerekir.

Kaynaklar:
1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
2) Kurban Hakkında Akla Gelen Her Soruya Cevap, Prof.Dr.Raşit Küçük, Haber 7
3) Kurban Ailede Kimin Adına Kesilir, Ahmed Şahin, Zaman Gazetesi, 12.01.2006

Asgari Ücretliye Kurban Düşer mi?

Soru: Eşim ve ben asgari ücretle çalışıyoruz ve tek kurban kesiyoruz. Biz bu durumda zengin sayılır mıyız? İki kurban kesmeye imkânımız yok ki? Ayrıca altın 80 gramı geçerse zekât vermek gerekiyormuş. Bizim geçmiyor ama altını para olarak hesaplamalı mıyım?

Cevap: Sizin kurban bayramı günlerinde, borcunuz harcınız dışında, elinizdeki para miktarı 85 gram altının tutarını geçiyorsa kurban kesersiniz. Geçmiyorsa size iki değil bir kurban da düşmez. Seksen beş (85) gramın altındaki altına da zekât düşmez. Bu mikdarı geçerse kırkta bir oranında zekâtı vardır. (2)

Kaynak: 2) Kurban Hakkında Akla Gelen Her Soruya Cevap, Prof.Dr.Raşit Küçük, Haber 7
Hacı kurbanı burada kesilemez mi?

Bize sorulan suallerden birinde yaklaşan hac münasebetiyle şöyle denmiş:

' Hacca gidenler kesecekleri kurbanlarını ülkemizde kesseler nasıl olur? Hem oranın izdihamından kurtulmuş olurlar. Hem de kurban etlerinin daha iyi değerlendirilip hizmette kullanılmasını sağlamış bulunurlar...

***

Efendim hacı kurbanını ikiye ayırmak gerekir.

Birincisi: Hacca gidenlerin evlerinde iken kesecekleri zenginlik kurbanı.

Bu kurbanı, kendileri hac münasebetiyle seferde oldukları için kesmeleri mecburi olmaz. Zira bayram günü zenginlere vacib olan kurban, seferde olmaları halinde kalkar, seferi olan kimse vacib olan bayram günü kurbanını kesmeye mecbur olmaz. Seferde oluşları kesmemenin gerekçesi olur. Bununla beraber, görebildiğim kadarıyla hacca gidenlerin çoğu bu haklarını kullanmıyor, yerlerine vekil bıraktıkları bir yakınlarına kurbanlarını kestiriyorlar. Bu durumda bir değişiklik olmuyor, hacılar vekillerine kestirdikleri kurbanlarıyla seferi de olsalar kurbanlarını terk etmemiş, kesmiş oluyorlar.

Sual sahibi okuyucum, bu kurbanı hizmete verseler, yurtlara, çocukların barındıkları mahallere kestirseler, diyorsa, elbette yerinde bir teklifte bulunuyor. Elbette durumları müsait olanlar vekalet verecekleri bir görevliye bu kurbanlarını kestirir, yoksul, yetim, muhtaç ve bakımı gerekenlerin hizmetine vermiş olurlar. Bunu, kurbanın parasını vermek suretiyle de tahakkuk ettirebilirler. Böylece öğrenciler de unutulmamış olur.

Şayet, kastedilen kurban bu değil de, hacıların hacda kesmek zorunda oldukları şükür kurbanı ise, o kurbanı burada, ülkemizde kesmeye imkan yoktur!

Şu açıdan imkan olmaz. Hacılar, kurbanlı hacca niyet etmeleri halinde bu kurbanı, Harem sınırları içinde kesmeye mecburdurlar. Değil ülkemizde kesmeleri, Mekke'de bile kesseler Harem sınırları dışında keserlerse yine borçlu kalmış olurlar. Kurbanın iyi değerlendirilmediği düşünülüyor da, bunun da kesilmemesi isteniyorsa, kurbanı vacip kılmayacak şekilde niyet etmek gerekir ki hacda kurban kesmek durumunda kalınmasın. Bu da mümkün. Bu gibi konuları hacda kafile başkanları bir bir izah eder, hacılarımıza gerekli bilgiyi verirler. Bana kalırsa hacılarımız buna da kalmamalı, aldıkları hac kitabıyla bilgilerini artırmalı, görevlinin söyledikleriyle birleştirerek farzı, vacibi, sünneti yerinde bir hac yapmaya gayret etmeliler. Bununla beraber ne kadar okunur, dinlenirse dinlensin, hac ibadeti, hiç yapmamış olanlar için oldukça ayrı ve farklı bir ibadettir. Tek başına hareketten kaçınmalı, yanlışa düşmemek için toplu olarak vazifeler ifa edilmelidir. Yoksa yanlış yapmak işten değildir. Bu gibi zorluk ve güçlüklerinden olacak ki Efendimiz (sas)'in hadisinde şöyle müjdeler görmekteyiz. Buyuruyor ki:

' Bütün gerekleri yerine getirilerek yapılan hac, sahibini anasından yeni doğmuş çocuk gibi günahlarından temizleyerek evine döndürmüş olur.
 

İki ayrı maaş alan eşlerin ayrı kurban kesmeleri gerekir mi?

Karı koca ikisi de memur olsa, ikisi de maaş alsa veya ikisi de ticaret yapsa, kazançları ayrı değilse, kadının parası kocasının, erkeğin parası karısının sayılıyorsa, yani hepsi aynı kazanın içine giriyorsa, bunların ikisinin ayrı kurban kesmeleri gerekmez, ikisi için bir kurban kifâyet eder. Fakat zenginlikleri ayrı ise, yani kadın kendi parasının sahibi ise veya kadının kendi malı olan ve mikdarı 85 (seksen beş) gramı geçen altını bulunmakta ise yahut bayram günlerindeki rayiç üzerinden 85 gram altına tekabül eden parası varsa, bu durumda onun da kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmek için, zekâtta olduğu gibi sahip olduğu zenginliğin üzerinden bir sene geçmesi gerekmez. Kurban bayramı günlerinde zengin olan kimse kurban keser. (2)

Kaynak: 2) Kurban Hakkında Akla Gelen Her Soruya Cevap, Prof.Dr.Raşit Küçük, Haber 7
 

Kurban Ailede Kimin Adına Kesilir?

Hanefi âlimlerinin görüşlerine göre, aile içinde, şahsı adına kimin serveti varsa kurban onun adına kesilir. Aile içinde her zengin şahıs, kendi adına kurbanını kesmekle mükellef olur. Ailede kendi adına serveti bulunmayanların ise hiçbirine kurban gerekmez. Yani zengin olmayan aile fertleri kurbanla mükellef olmazlar...

Diyelim ki servet, aile reisinin şahsına aittir. Öyle ise kurban borçlusu da servetin sahibi olan aile reisidir. Aile içinde serveti olmayan ötekilerin kendi adlarına kurban kesme mecburiyetleri söz konusu olmaz.

Bu sebeple de serveti olmayan aile fertlerinin kurbanı kendi adlarına kestirmek istemelerine gerek olmaz. Çünkü böyle bir mükellefiyetleri söz konusu değildir. Bilindiği üzere borç kimin ise ödeme mecburiyeti de ona aittir. Borcu olmayanın ödeme mecburiyeti de olmaz. Hanefi mezhebinin gereği budur. (3)

Kaynak: 3) Kurban Ailede Kimin Adına Kesilir, Ahmed Şahin, Zaman Gazetesi, 12.01.2006
 

Kurban Kesmenin Şartları Nelerdir?

Kurban kesecek kimsenin: Müslüman, hür ve yolculuk halinde bulunmayıp mukîm olması, nisab miktarı mala sahip olması gerekir.


Akıllı ve bülûğa ermiş olma şartı konusunda ihtilâf vardır. İmam Azam ve İmam Ebû Yûsuf'a göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bülûğa ermiş olmak şartı yoktur. Zengin olan çocuk veya delinin malından velîsi kurban keser. İmam Muhammed'e göre ise akıl ve bülûğa ermek şarttır. Fetva bu görüşe göredir.

Kâfire kurban kesme vacib olmamakla birlikte eyyâm-ı nahr (Kurban kesme günleri) da müslüman olana veya bülûğa ermiş olana kurban vacibtir ve kurban kesmesi gerekir

Seferî olanlar kurban kesmekten muaftır. Bundan dolayı seferîliği gerektirecek yoldan gelen hacılara kurban vücûbiyeti yoktur. Ancak mukîm olan Mekkeliler için bu vücûbiyet düşmez. Eyyâm-ı nahr'da yolculuğa çıkan kişi, vakit çıkmadan mukîm olursa kurbanla mükelleftir. Eyyâm-ı nahr'ın ilk günlerinde mukîm olduğu halde kurban kesmeyen ve son gün sefere çıkan kişiden vücûbiyet düşer.
Kurban kesmede nisab, sadaka-i fitırla mükellef olmaktır. Bu durumdaki müslümana kurban kesmek vaciptir.
Kişi vaktin başlangıcında fakir, sonunda zenginleşirse kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmekle mükellef olan aldığı kurbanlığı kaybeder ve mal varlığı nisabın altına düşerse eyyâm-ı nahr'da fakir olduğundan yeni bir kurban almaya gerek yoktur. Zengin olduğu halde yerine yenisini alıp keser ve diğerini de bulursa bunu kesmesi gerekmez. (1)

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
Kurban Nasıl Kesilir?

I.


Kurban kesmek için bıçak önceden bilenip hazırlanır ve hayvanın göremeyeceği bir yere konulur.

Sonra hayvan ayakları ve yüzü kıbleye gelecek şekilde sol tarafına yatırılır.

Hayvanın sağ arka ayağı serbest kalmak şartıyla diğer ayakları bağlanır.

Bundan sonra tekbir ve tehlîl getirilir.

Arkasından "Bismillâhi Allâhü ekber" denilerek, hayvanın boynuna bıçak vurulur. Nefes ve yemek boruları ile şahdamarı denilen iki ana damarı kesilir.

Hayvan soğumaya bırakılır, kanının akması beklenir ve sonra derisi yüzülür.

Hayvanı elinden gelirse, kurban sahibinin kendisinin kesmesi menduptur. Kendisi kesemezse, bir müslümana kestirir. (1)

II.

Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan:

"Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber'' der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.

Sadece "Bismillâhi Allahü ekber'' diye kesse de olur.

Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.

Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar, sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.


Kurban Niçin Kesilir?

Kurban Allah'a yaklaşmak maksadıyla ve yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için kesilir. Allah'tan başkası adına hayvan kesmek haramdır ve böyle yapanlara Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Allah'tan başkası nâmına hayvan kesene Allah lânet etsin" şeklindeki ifâdeleriyle uyarmıştır. (1)
 

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
 

Kurbanda müstehap olan şeyler


Eyyâm-ı nahr'dan önce kurbanlığı bağlamak.

Hayvana kurbanlık nişanı takmak, işaretlendirmek.

Kesilecek yere güzellikle, eziyet vermeden götürmek.

Yemek borusu, nefes borusu ve iki şahdamarını kesmek ve keserken acele davranmak.

Boğazlamayı enseden değil boğazdan yapmak.

Kendi kurbanını kendisi kesmek, kesemiyorsa müslümana kestirmek. Ehl-i kitab'tan birine kestirmek mekruhtur.

Hayvanı kıbleye karşı kesmek. Hayvan kesilirken orada hazır bulunmak.

Dua etmek ve besmeleden önce veya sonra: "Allahümme minke ve leke salatî nusukî ve mahyâye ve mematî lillahi Rabbil-Alemine lâ şerike lehu ve bizalike Umirtu ve ene mine'l-müslimîn." "Ey Rabbim bu senden ve yine sanadır. Namazım, kulluğum, kurbanım, ölümüm ve dirimim eşi benzeri olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ben bununla emrolundum ve teslim olanlardanım" demek.
Dua ile besmeleyi birbirinden ayırmak. Besmeleden önce veya sonra dua etmek, Besmele ile beraber dua etmek mekruhtur.

Kurban olacak hayvanın imkan ölçüsünde en semizi, en büyüğü olması.

Eyyâm-ı nahr'ın ilk günü gündüzleyin kesmek.

Kurban bıçağının çok keskin olması.

Hayvanı kesildikten sonra soğumaya ve canın iyice çekilmeye bırakılması, soğumadan ve can çekilmeden önce yüzmek mekruhtur.

Kurban sahibinin kurban etinden yemesi. Çünkü bu Allah'ın bir ziyafetidir.

Etinden başkalarına vermek.
Kurban Bayramında kesilmek üzere satın alınmış olan hayvan kesilmez ve bayram günleri geçerse, hayvanın tasadduk edilmesi gerekir. Bu konuda zengin ve fakir aynı hükme tabidir. Zengin olan kişi ise kurbanlık alsın veya almasın kurban kesmediği takdirde kurbanın kıymetini tasadduk etmesi gerekir. Ertesi yıla bırakamaz.

Ölüye kurban keseceğini söyleyen bir kimse, kurbanını bayram günlerinde kesmesi ona vacib olur. (1)

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
 

Kurbanda Vekâlet

Bir müslüman kurbanını kendisi kesebileceği gibi bir müslümana da kestirebilir. Ancak kendisinin kesmesi daha faziletlidir.

Kurbanı kestirme konusundaki izin bizzat ifâde edilebileceği gibi, izne delâlet eden söz, fiil ve davranışlar da izin sayılır. Meselâ bir müslüman kurbanlık satın alsa kurban bayramı günü hayvanı yatırıp ayaklarını bağlasa onun emri olmadan bir başkası gelip hayvanı boğazlasa bu kurban için yeterlidir. Başka bir hayvan kesmek gerekmez.

İki müslüman yanılarak birbirlerinin kurbanlarını kendi adlarına kesmiş olsalar vacibi yerine getirmiş olurlar ve kestiklerini değişmek suretiyle kendi hayvanlarını alırlar. Eğer böyle bir durumu etler yenildikten sonra farkederlerse helâlleşirler.

Aralarında anlaşmazlık çıkarsa birbirlerine kurbanlıkların değerini öderler. Eğer eyyâm-ı nahr geçmiş ise bu paralan tasadduk ederler. (1)

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
 

Kurbanı en iyi şekilde değerlendirmek

İslam kendi sistemini kendisi kurmuştur. Kalkınması İslam'ın kendi kaideleriyle her zaman mümkündür. Yeter ki Müslüman sistemini iyi kullansın, dini vazifelerini yerinde istimal etsin. Nitekim İslam'ın kendini ayakta tutacak emirlerinden biri zekat, fitre ise, diğeri de kurbandır.

Müslüman zekatıyla, fitresiyle, mensuplarının ihtiyaçlarını karşılar, dertlerine derman olur. Kurban da bu dermanlardan birini teşkil eder. Yeter ki yerinde kullanılsın, çorak araziye atılmaktan kurtulunsun.

Kurban, durumu müsait olanlara vacib olan bir mükellefiyettir. Müslüman bu mükellefiyetini bizzat kendisi icra edebileceği gibi, yavrularımızı yetiştirmeyi gaye edinmiş kurslara, yurtlara, öğrenci barınaklarına vermekle de yerine getirmiş olur. Hatta, ihtiyaç sahibi gençlerimizi yetiştirmekle meşgul olan yurtlara, okullara verilecek kurbanın değeri, bizzat kestiğinden de ileride olabilir.

Çünkü bunda sadece kurban kesmekten ibaret bir mükellefiyet söz konusu olmaz, binlerce ihtiyaç sahibi öğrencinin derdine derman olunmuş, ilme de hizmet edilmiş, neslimizin yetişmesine de destek olunmuş olur. Bu bakımdan hibe edilen kurbanların hizmeti çok daha farklı görünmektedir.

Kaldı ki böylesi yerlerde kurbanın sadece eti değil, derisi de tam değerlendirilmekte, hatta bağırsakları ve diğer sakatatı da topluca hedefini bulmakta, ihtiyaçları karşılamaktadır.

Bu bakımdan öğrencilerle meşgul olan ilim yuvalarına, vakıf yurtlarına, kurslara verilen kurbanların bütünüyle değerlendirildiğini düşünmek mümkündür.

Yeter ki kurbanınızı kesmek üzere vekil ettiğiniz kimseye umumi vekalet verin ve deyin ki:

' Kurbanıma ait haklarımı sana devrediyorum, ihtiyaçlı yerlere tasarrufta bulunabilirsin.

Böylece size vekil olan kimse kurbanınızı ya bizzat keser, yahut da en uygun kesen birine vekalet vermek suretiyle kestirir, etini, derisini, bütün sakatatını münasip yerlerde kullanma selahiyetini de almış bulunur. Bir şüphe ve tereddüt aklınıza gelmesine gerek kalmaz.

Birden fazla kurban kesecek olanlar, yahut da kurbanını kendi yerinde kesme imkanı bulamayıp kestirmek isteyenler öğrenci yurtlarına kestirmekle, hayır yerlerine hediye etmekle hem kurban sevabı alıp, hem de neslimizin yetişmesine sebep olacaklarından dolayı bir taşla iki değil, belki üç'dört kuş vurmak gibi birkaç katlı hizmet yapmış olurlar. Çünkü bugün kurbanın derisini, zamanında ve tam hizmet yerine teslim etmekte güçlük çekilmektedir. Halbuki kurban olarak verilip de vekile kestirilmesi halinde hem kurban, hem derisi, hem de diğer sakatatı tümüyle toplu halde değerlendiriliyor, zayiata uğrayan tek organı kalmıyor. Bu da kurbanımızı toplu halde değerlendiren hizmet yerlerine vermeyi cazip hale getiriyor. İhtiyaç duyduğunuz kadar da etinizi yine alabiliyor, kurban etinden de mahrum kalmamış olabiliyorsunuz.

Evet, evet... İslam, mensuplarını ayakta tutacak sitemini kurmuş, yokluk ve sıkıntıdan koruyacak yardımlarını vazetmiştir. Yeter ki, Müslüman bunları yerli yerinde kullanmasını bilsin, imkanını çorak araziye akıtmasın.
 

Kurbanlık Boğazlanmadan Önce Yavrularsa

Kurbanlık olan hayvan boğazlanmadan önce yavrularsa o da annesiyle beraber kesilir. Bu hüküm kendisine kurban vacip olmadığı halde kurbanlığı satın alıp kendine vacip kılan fakir hakkındadır. Çünkü kurban bizzat o hayvana taalluk etmiştir ki yavrusu da kendisine tabidir. Eğer bu yavru boğazlanmayıp satılırsa parasını tasadduk etmek gerekir. Şayet yavru eyyâm-ı nahr geçinceye kadar boğazlanmaz ve elde tutulursa tasadduk edilir. Zengin, yavruyu eyyâm-ı nahr'dan önce veya sonra kesebileceği gibi eyyâm-ı nahr'da diri olarak tasadduk da edebilir. Eğer eyyâm-ı nahr'da satılmış olursa kıymeti tasadduk edilir. Yavru kesilmez ve satılmaz ise diri olarak tasadduk edilir. (1)

Kaynak: 1) Kurban, Saffet KÖSE, Şamil İslam Ansiklopedisi
Kurbanın kazası

Soru
: Kurban ibadetinin kazası nasıl olur? Ne zaman kaza edilmelidir?

Cevap: Bismillâhirrahmanirrahim

Kurban kesme günlerinde kurbanını herhangi bir nedenle kesmeyen bir kimse, bir an önce bunu kaza etmesi gerekir. Bu da ya bedelini fakirlere sadaka olarak vermek, ya da mevcut kurbanlık hayvanı canlı olarak fakire vermek veya kesip etin tamamını dağıtmak suretiyle olur. Etinden hiç istifade edemez
 

TEŞRİK TEKBİRLERİ


"Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd''

Teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir.
Erkek, kadın, misafir, mukîm, her mükellefe vaciptir.
Arefe gününün sabahının farz namazını kılımıyla başlar, Kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazı farzının kılımıyla biter.
Toplam 23 vakit farz namaz arkasından teşrik tedbirleri getirmek herkese vaciptir.
Tekbirler farz namazın selamına bitişik olarak bir defa söylenerek yerine getirilir.
Teşrik günlerinde namazı kazaya kalanlar, tekbirleride kaza eder.
Teşrik günleri dışında kazaya kalan namaz kılınırsa tekbirler getirilmez.
Kadınlar bu tekbirleri gizli olarak getirirler.


--------------------------------------------------------------------------------

Kaynak:
1) Açıklamalı, Muamelatlı, En Geniş İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz, İstanbul Eski Müftüsü, Çile Yayınevi, 1977
2) İlmihal 1, İman ve İbadetler, Türk Diyanet Vakfı, 1999
 

 
NAMAZ VAKİTLERİ
 
DUYURULAR
 
Sitemiz 22.03.2010 tarihinde faaliyete açılmıtır.İyi vakit geçirmeniz dileği ile... İlk umre kafilemiz 30.03.2010 tarihinde yola çıkacaktır.
HADİS-İ ŞERİF
 
 
Bugün 31 ziyaretçi (40 klik) kişi burdaydı!
GIF animations generator gifup.com
GIF animations generator gifup.com
GIF animations generator gifup.com
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol